3 Ekim 2012 Çarşamba

NEYMİŞ EFENDİM, DELİLER SALTANATIYMIŞ!

Bilmem ki bu yazıma nasıl başlasam?

Osmanlı sevgimden dem vursam öncelikle? Hatta şunun adına sadece "sevgi" demesem de hayranlığı, aşkı, müteşekkirliği de eklesem?

Ve ardından, Osmanlıyı kendine rakip gören bir anlayışın ürünü olarak Sultan Abdülhamid’e “Kızıl Sultan”, Vahdettin’e  “Hain Sultan” , Sultan İbrahim’e de “ Deli” damgası vurulmasını kaldıramadığımı; böyle yakıştırmalar üzerine 'kanın beyne sıçraması' deyimi nasıl gerçekleşiyor an be an yaşadığımı söylesem?

İçi zırvalıklarla dolu, hakikatlerden fersah fersah uzak, benim atalarıma utanmadan dil uzatan kitapları, filmleri yakmak istesem? Çok mu?...


Alın size bir zırvalık daha... Kimse alınmasın gücenmesin ama elime geçen bu kitap beni çıldırmaya yetti!

Sultan İbrahim hakkında yazılan çizilenler inanılır gibi değil. 

Aslında yazdıkça yazasım geliyor ama yazdıkça siliyorum şu anda... Gözünüzü açın ve birilerinin şuursuzca, şanlı tarihinizi kirletmelerine izin vermeyin diyorum sadece... Ve ekliyorum...

Sultan İbrahim, 4 Kasım 1615’te Sultan 1. Ahmed ve Kösem Mahpeyker Sultan’ın oğlu olarak dünyaya gelir. 25 yaşında 1640 yılında ağabeyi IV. Murad’ın vefatından sonra hanedanın tek erkek varisi olduğu için tahta oturur. Diğer Osmanlı şehzadeleri gibi iyi bir eğitim alamamıştır. Çünkü hayatının büyük bir bölümünü kendi dairesinde hapis hayatı sürerek geçirmiştir. Dört ağabeyi gözünün önünde idam edilir. 2. Osman ve 4. Murad zamanlarındaki acı olaylar onu derinden sarsar. Boğdurulan şehzadelerin çığlıklarıyla büyür. Bu yüzden sık sık sinir krizleri geçirir.
Sultan İbrahim; saray içi entrikalar, kardeş ve evlat ölümleri ile annesi Kösem Sultan’ın harisliği vücudunda bazı arızalara ve şiddetli bir migrene yol açar. Padişah olmayı aklından bile geçirmemişken kendisini Padişah koltuğunda bulur ve “Elhamdülillah, Ey Rabbim! Benim gibi zayıf bir kulunu bu makama layık gördün. Saltanat günlerimde milletimi hoş hal eyle ve birbirimizden hoşud eyle” diye dua eder.
Sultan İbrahim; saray içi entrikalardan, kardeş ve evlat ölümlerinden ve annesi Kösem Sultan’ın harisliğinden dolayı padişah olmak istememesine rağmen;
İlk olarak ağabeyi IV. Muradın çevresinde olan tüm dalkavukları saraydan uzaklaştırır.
Akdeniz tekrar Türk Donanması’nın hâkimiyetine geçer.
Azak kalesi, Ruslardan geri alınır.
1645 yılında Girit kuşatılır, Hanya kalesi fethedilir.
Osmanlı Donanması çektirilerden (Yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol alan eski zaman gemisi.) kalyonlara geçirilerek güçlendirilir.
Almanya sınırına kadar tüm orta Avrupa, Türk hâkimiyetine boyun eğer.
İsrafın önlenmesi için fermanlar çıkartılır.
Saltanatının ilk yıllarında devlet idaresini epeyce rayına koyar. Hazinenin gelir-gider dengesini muhafazaya çalışır; paranın değer ayarlamasını düzene sokar, devlete ciddiyet getirmeye çalışır ve ticareti geliştirir.
Valide Sultan kısmen devre dışı bırakılmış ve saraydan kovulmuş ise de, devlet işlerine kadınların müdahalesini önleyememiştir. Kendisinden başka Osmanlı hanedanına mensup erkek çocuk olmadığından Osmanlı soyunu devam ettirmek amacıyla annesinin de gayretleriyle kadınların avucuna itilir.
Balıklara inci ve mercan atmasıyla ilgili üç rivayet anlatılır.
 Birincisi Yeniçeri isyanlarını güç kullanmadan bastırabilmek için deliliğe vurdurup bilinçli olarak havuza saf altın Osmanlı paralarını atıyor ve yeniçeri ağası daha sonra gizlice bunları toplayıp, ocaktaki yeniçerilere dağıtıyordu.
İkinci rivayet ise Sultan Mustafa arkasındaki hizmetkârlara, halayıklara, cariyelere “sadaka” veriyordu. Kendisi dairesine çekilince, havuza attığı altınlarla kıymetli taşların, arkası sıra gelen dar gelirli hizmetkârlar tarafından toplanıp bölüşüleceğini çok iyi biliyordu.
Üçüncü rivayet ise, kargaşa içinde bulunan devleti yönetebilmek için deli numarası yaptığıdır.
IV. Murad’ın esir alıp bağışladığı Emir Mirgünoğlu’yu bölücü ve yıkıcı çalışmalar yapması üzerine idam ettirir. Ancak bu olaydan dolayı Sultan İbrahim düşman kazanır ve hakkında “Padişah delinin biri”, dedikodu ve iftiraları yayılmaya başlar.
Kösem Sultanın da teşvik ettiği söylenen ihtilal sonrası tahttan indirilerek boğdurulur, yerine yedi yaşındaki oğlu Avcı Mehmet getirilir.
Çoğu tarihçi Sultan İbrahim’i, “Osmanoğulları’nın en akıllısı” ilân ediyor. Deli olmadığı halde ölümü haklı gösterilmek için deli damgası vurulduğunu yazıyor.

İşte böyle sevgili okurlar... Herkes ağzından çıkan söze, kalemindeki mürekkebe dikkat etmeli kanımca... Benim değerlerime çirkince dil uzatanları ben de ifşa etmeden duramadım.

Kusurum varsa affola... 


Hiç yorum yok: