7 Ekim 2012 Pazar

HÜZÜN HASTALIĞI

"Hüznün tıbbın hükümranlık alanına sokulması, özellikle depresan ilaçlar geliştirildikten sonra yaygın olarak karşılaştığımız bir durum. Psikiyatri bilimi adeta hayattan tüm ızdırabı, hüznü, kederi kovmak istermişcesine duygu dünyamızı ince dilimlere ayırarak onları hastalık hanesine yazıyor. Bir bakıyorsunuz, klinik depresyon düzeyine erişmeyen mutsuzluk duyguları minör(küçük) depresyon vb. isimlerle etiketlendirilmiş.

Oysa hüzün insanın hayatının olmazsa olmaz bir parçası. Kadim dini geleneklerde hüzne olumlu bir anlam atfedilmesi, onun insanı zenginleştiren bir tecrübe olarak sayılması, modern zamanlarla birlikte terk ediliyor. Modern zamanlar hayatımızdan hüznü, acıyı ve ağrıyı uzaklaştırmak istiyor. Tabii ölümü de." diyor ve devam ediyor Kemal SAYAR...

"Dergilerde ve gazetelerde Prozac-mania olarak sunulan bir toplumsal çılgınlığı okuduk. Amerikan toplumu hep bir mutluluk hapının peşinde: Valium bir zamanların en çok tüketilen ilacıydı, bugünün mucize ilacı Prozac. Newsweek'te yas tepkisi nedeniyle kendisine Prozac verilen kişi aynen şöyle diyor: 'Tamam kendimi biraz daha iyi hissediyorum ama içimde koca bir boşluk, bir şeyin çözülmediği, tam hallolmadığı hissi kaldı.' Bu örnekte de görüldüğü gibi, artık insanın en doğal, en kendine özgü süreçlerine müdahale ediliyor. Bir kayıba verdiğimiz en doğal tepki olan yas bile istenmiyor artık. Çünkü 'verem olmak üretimi düşürür.' Çünkü ilaçlara yeni kullanım alanları açılmalıdır....

... Kişi kendi çevresi içinde yaşamın anlamı/değeri gibi konular etrafında yaşantısını yeniden kurabilir, farklı bir açıklama sistemi bulabilirdi. Bunun yerine bir antidepresan önerilir kişiye. Hani eskilerin bir sözü vardı: Ya tahammül, ya sefer. Artık ne tahammül, ne sefer. Sadece Prozac!"



İşte böyle bir kitap "Hüzün Hastalığı"... Henüz kitabın yarısına geldim ama sürekli "Aaa gerçekten de öyle." "Aaa ne kadar da doğru birşey söylemiş ya." diye diye çevirdim sayfaları. Tek kelimeyle değerli, iki kelimeyle çok değerli bir kitap daha:)

Mutluluğum, sevincim kadar hüznüm de benim. Bana göre yaşamak demek, acı tatlı her türlü duygumla hemhâl olmak demek...

Hem bırakın antidepresanları, reçeteleri falan... Size bir sır vereyim mi... Kaybedilen duygu: Tahammül.

Hiç yorum yok: