30 Aralık 2012 Pazar

İYİ DÜŞÜN DOĞRU KARAR VER

Şu aralar elimde yan tarafta resmini gördüğünüz güzelim kitabım var:) Yazarın Doğan CÜCELOĞLU olması, kitaba ister istemez olumlu bir önyargıyla başlamama neden oldu. Ama bu önyargım hiç de yersiz değilmiş, okudukça anlıyorum:)

Bu kitapla beraber bambaşka bakış açıları kazandım, olaylara baktığım pencere ciddi anlamda değişti emin olun.

Kitabın basım tarihi oldukça eski olsa da; Doğan Cüceloğlu'nun şu sıralar tartışıyor olduğumuz konulara o zamanlardan getirdiği önsezili yorumlar da beni çok etkiledi.

Örneğin; paradigma yapısı ve Türk Milleti'ndeki yansımaları... Öyle net şekilde örnekleyerek anlatılmış ki...

Eğer bir parça bahsetmek gerekirse...Paradigma yapısını şu şekilde anlatıyor Doğan Cüceloğlu:

"Bir evin önünde bir kedi olduğunu düşünün. Evin sağına ve soluna ellişer metre ilerisine birer sözcü bırakalım. Eve sağ taraftan yaklaşan çocuklara (bu gruba A grubu diyelim) sözcü, '50 metre ilerideki evin önünde bir kedi yavrusu var. Zavallı, sahipsiz. Kendini sevecek, okşayacak birini arıyor.' mesajı versin.

Eve sol taraftan yaklaşanlara ise (bu gruba B grubu diyelim) '50 metre ilerideki evin önünde küçük bir kedi var. Bu kedi kuduz hastalığına yakalanmış. Dikkat edin.' mesajı versin.

Bu şekilde A grubundaki çocuklara sevgi paradigması gözlüğü takılırken, B grubundaki çocuklara korku paradigması gözlüğü takılmıştır. Bu nedenle iki grup da, kendi paradigmasına (algı haritasına) göre kediye karşı davranış biçimi geliştirecektir."

İşte böyle... Tahmnin edersiniz, koca bir kitabı küçük çaplı bir yazıya sığdırmak çok zor oluyor. Size tavisyem bu kitabı kesinlikle okumanız:) Pişman olmazsınız:)



29 Aralık 2012 Cumartesi

BU SENE DE BİTTİ, SIRADAKİ?

Aslına bakarsanız sevmem yılın son yazılarını. Kağıdı alıp da eline; dur bakayım bu sene neler yapmışım, seneye de neler neler istiyormuşum, aaa yazmazsam olmaz illa ki kağıda dökeceğim diyeni (İtiraf ediyorum benim de küçükken bir defaya mahsus yeni yıl listesi çıkardığım olmuştur, ama geçti merak etmeyin).

İnsanların planlarının, hedeflerinin olmasına hiçbir lafım yok. Ama zaman zaman kişiyi  ölesiye yormaktan; hedefe odaklanmış, büyümüş gözbebekleriyle bir zombiye dönüştürmekten başka bir işe de yaramadığını düşünüyorum. Zaman zaman diyorum, dikkatinizi çekerim... Bu cümlenin satır aralarını okursanız (ki ben sizin için hemen okuyayım); "Zahmet olacak ama, kantarın topuzunu kaçırmayın!" diyorum:)




Elbette ki capcanlı, yüzünüze hayat enerjisi fışkırtan hedefleriniz olsun önünüzde:) "2013'te şunu hedefliyorum. Olsa ne güzel olur; olmazsa da başka güzellikler gelsin beni bulsun" deyin:) Şu yürekliliği gösterin ya:) Bırakın hayat istediği gibi gelsin size...

Kravatını başına bağlamış, ceketini kemerine sıkıştırmış bir insan figürü değil size dikte ettiğim:) En azından bu sene cebinizde taşıdığınız minyatür terazinizi bir kenara atın da göz kararıyla halledin bir şeyleri;)

Daha fazla sevdiklerinizle birlikte zaman geçirin, daha az yalnızlık hissi duyun. Daha çok gülün, daha az kasın kendinizi. Daha fazla gezin, daha az somurtup oturun evinizde.

Samimi olun... Yapmacık samimiyetlerle ne kendinizi yorun, ne de bana ve çevrenizdekilere işkence edin:)

Eğer söylediklerim anlaşıldıysa ben çekiliyorum...

Size hakettiğiniz gibi güzel bir yıl diliyorum:)

24 Aralık 2012 Pazartesi

EMMA PEEL!:)




Emma Peel: Bu gümüş kase anneannemden kalma. Bu alışkanlık da... Her yılın son günü çiçek ekerdi bu kasenin içine. Yıl boyunca o çiçekleri canlı tutmaya çalışır, bir gün bile eksik etmezdi ilgisini.
Karşıdaki Adam: Romantik ama boşa bir çaba... Yılın sonunu göremeden solacaktır o çiçekler.
Emma Peel: Haklısınız. Solacaklar. Belki yarın akşamı bile göremeyecekler. Tam da bu nedenle devam ettiriyorum anneannemin alışkanlığını. Kimi zaman başarısızlığın da mutlu edebileceğini unutmamak için...

22 Aralık 2012 Cumartesi

ARŞİV Mİ DEDİNİZ?=)

Tarihi, eskileri sever misiniz siz de benim gibi?:) Siyah beyaz bir film gördüğünüzde gözleriniz faltaşı gibi açılır, sayfalarının rengi sarıya yüz tutmuş bir kitap gördüğünüzde merak duygusu alır başını gider mi sizde de?

Eğer öyleyse tam bize göre bir site buldum:):) Buyrun şu şekilde aktarayım sizi oraya: http://archive.org/...

Sizi bilmem ama burası bana göre cennet:) Siyah beyaz filmler, fotoğraflar, eski eski kitaplar, videolar, müzikler... Yok yok bir arşiv deposu:) Türkiye'nin 1973 yılına ait bir belgeselini bile buldum, düşünün:)

Eski çizgi filmleri de unutmamışlar:) Bakııınnn en sevdiğim çizgi filmlerden biri olan Betty Boop bile çıktı karşıma:) Çocuklar gibi şenim:)
Betty Boop Poor Cindrella:)

Hadi ben tozlu görüntülerin, yıllar öncesinden kalma seslerin içinde kaybolmaya gidiyorum:)

Görüşmek üzere...


15 Aralık 2012 Cumartesi

SİZCE NEDEN?

Uzun zaman oldu yazmayalı...

Küçükken de böyle olurdu. Hayatımda büyük çapta bir değişiklik olunca yazmaya ara verirdim:) Yeni düzenime alışıp öyle alırdım elime kalemi...

Yeni düzen demişken... 'Hayat işte' deyip duruyorum ya... Hani pelesenk oluvermiş bu söz dilimde... Yine haşarı çocuk edasıyla bana yapacağını yaptı işte. Kendimi hayal edip de içinde bulamayacağım yerlere getirdi:) Aslına bakarsanız seviyorum bu sürprizli hallerini:) Yaramazlık yapıp kapı arkasına saklanmış, saçları iki yandan toplu, kıkır kıkır gülen bıcır bir kız çocuğu gibi 'Planların boşuna, ben senin için bunları seçtim' diyor sanki:):) E ben de eyvallah diyorum, mutlu mesut yaşıyorum işte:)

Bakmayın, böyle havadan sudan bir girizgah yaptım ama aslında benim sizinle paylaşacağım konu gayet ciddi.

İşimde gücümdeyim diye araştırmacı kişiliğimin ruhuna Fatiha okumadım ya canım:)

Boş vakitlerimde bol öğrenmeye ve bol okumaya çalıştım. Bir projeyle karşılaştım ki sormayın... Çok beğendim. Size belki de basit gelecek, bilemem.  Ben yine de görevimi yapıp sizi bu konuda biraz aydınlatmaya çalışayım...

Proje, kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Steps International tarafından hayata geçirilmiş. Hedef ise; 'Why poverty (Neden yoksulluk)?' konu başlığı altındaki kısa filmlerle milyonlarca insanın yoksulluk konusundaki bilincini arttırmak, onlara neler yapabilecekleri konusunda ipuçları vermek. 



İzledim, düşündüm... Ben şu ana kadar bu konu için ne yaptım diye sordum kendi kendime. Size de sorayım; parasal anlamda yardıma muhtaç bir insanı görüp sadece inandığınız güce kendi haliniz için teşekkür edip geçtiniz mi? Siz de neredeyse herkes gibi kanıksadınız mı bu durumu? Afrikalı bir çocuğu bir deri bir kemik görmek gün geçtikçe daha mı az şaşırtıyor, daha mı az harekete geçiriyor sizi? Soruyorum... Hem kendime, hem size... İnsanlığımızdan utanmak istemediğim için korka korka soruyorum...

Ve diliyorum ki; zamanın kapı aralığı olan bu ayda 2013 yılı için elimizi taşın altına koyarız. Bir kişiyi bile dünyada adaletin olduğuna inandırabilirsek ne mutlu... Haksız mıyım?