Taşı veya ağacı, pürüzlerini gidererek düzeltmek, işe yarar bir biçime
sokmak için yontarlar. Yontmak yahut eski Türkçedeki söylenişiyle
“yonmak”, bir düzeltme işlemidir demek ki. Nitekim ağaç yonulur, türlü
işlerde kullanılabilecek ahşap malzeme olur. Taş yonulur, duvar olur.
Kamış yonulur, kalem olur...
Yonga kelimesi de yonmak eyleminden gelir. Buradan hareketle "yonga"nın kesilen, yontulan veya rendelenen bir şeyden çıkan değersiz parça olduğunu söyleyebiliriz değil mi?
O zaman size can alıcı bir soru...
Sizce "Mal canın yongasıdır" atasözünü söyleyen sevgili atalarımız malın, mülkün değersizliğinden dem vurmuş olamaz mı?
Bence üzerinde kafa yorulması gereken bir konuya parmak bastım, bir durun...
Kare kare görüntüler işliyor beynimde...
"Mal canın yongasıdır. Elbette tatlıdır mal daaaa mülk deeee." diyor kelimeleri uzatarak anlamlı bir bütüne ulaşacağına inanan teyzenin biri.
"Mal canın yongasıdır ama olacakla öleceğe çare bulunmaz. Ne yapalım. Yeniden kazanırsın. Yeni bir araba alırsın." diyor 'atasözü' amca!!
"Hadi ordan be!" diyor Betül'ün ta kendisi...
Ben tarafımı seçtim arkadaş! Caanım atasözümüzü gerçek anlamıyla buluşturdum kendi kafamda, gerisi size kalmış. Bilgilendirmesi benden, kafa yorması sizden:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder