23 Nisan 2012 Pazartesi

BAHARDA MUTLU OLMAK DAHA KOLAY Kİ (=

Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan:):)
Birinci Kız Öğrenci Yurdu'ndan yazılmakta bu satırlar... Ömrü hayatım boyunca öğrenci halimle yurtta kalacağım son günler bunlar, ihtimal yüksek! Şimdi pencere kenarındaki masamdan, kocaman ceviz ağacıyla göz göze gelerek düşüyorum bu notları. Günün birinde bu yazıyı okuduğumda, bu görüntü fotoğraf karesi gibi önüme serilecek eminim:) Hatta arka fonda çalan Ajda Pekkan şarkısı bile kulaklarıma kadar ulaşacak; "Unut demeekk dile kolay, ateş düştüğü yeri yakaarr...":) Güzel değil mi;)
Bugün adına hatırlamak istediğim birkaç şey daha var:)
Komşumuz Nagihan Abla'nın balkonunda yaptığımız kahvaltı ve ardından kahve keyfimiz gibi...:)


Bir şarkı, bir kitap, aheste aheste gelen bahar, bahçede yapılan bir kahvaltı, hamakta sallanmak... Küçük, küçücük şeylerle yakalanır mutluluk. Mutlu olmak için hep bir sebebiniz olsun... Unutmadan sorayım; bugün yeterince gülümsediniz mi? (=(=

5 Nisan 2012 Perşembe

ÇALAKALEM...

Odamdan yazıyorum bu satırları. Hem huzur verecek kadar sade, hem de insanın içini kıpır kıpır edecek kadar cafcaflı odamdan:)
Yazış sebebime gelince...
Bu gece, bugünümü unutup geçmişle gelecek arasında gidip geldim. Hem yad ettim, hem hayal ettim. Sonra kendi kendime dedim ki; bu dünya boğuştukça yorulduğun, yoruldukça boğulduğun küçük çaplı (!) bir oyun alanı. Bir oyun dönüyor burada, belli ki çok çetrefilli. Başı belli, sonu belli... Kurallar en başından belli.
Ama biz oyuncular sanki bambaşka bir oyunda, bambaşka bir sona hazırlanıyoruz. Kavram karmaşası almış başını gitmiş. Beyinler sulanmış çalışıp didinmekten. Kanımca insan fıtratının en tehlikeli bileşenleri "hırs" ve "haset" tahta gelmiş oturmuş hem gözlerde, hem yüreklerde. Koşturmak ana eylem haline gelmiş. Çalar saatle uyanmak adetten olmuş. "Şu" işimizi hallettikten sonra "öbür" işimize başlamamız gerekmiş. Nefessiz kalmışız ama ne kadar az oksijen, o kadar fazla para demekmiş. 



Lale mevsiminde gidip de bir çay yudumlayamamışız lalezarda. Baharın ılık yağmur taneleri denizle buluşurken bir banka oturup seyredememişiz. Güneşin doğuşu ve batışı bizde hayranlık değil, telaş uyandırır olmuş. Bir kitapla zaman mekan bizi ayırmadan haşır neşir olamamışız. Elimizde ayakkabımız, yalınayak toprakta yürüyememişiz...
Sözüm ona yaşamışız... Bu hastalıklı toplumun hamurunu kendi ellerimizle mayalamışız... 

3 Nisan 2012 Salı

MADRİD, MADRİD...=)

İnsanları, havası sıcak... Mimarisi "heh işte burası" dedirten cinsten... Kalabalık, canlı, yaşanılası, aşık olunası, dönüp dolaşıp yine gelinesi...Daha kaç güzel sıfat ekleyebilirim ki "Madrid" in önüne!
Benim için Türkiye, İstanbul vazgeçilmez bunu bilen bilir. Ben kolay kolay sırtımı dönemem ülkeme, biricik vatanıma. Bu sevgimden dolayı gördüğüm tüm Avrupa ülkelerine "Güzel ama Türkiyem kadar olamaz." dedim. Ta ki... İspanya'yı görene kadar:)
Ben erasmusa gitmeden önce gören, görmeyen, bilen, duyan herkes 'İspanya mükemmeldir' dedi. Nedense anlam veremedim, hayal edemedim. Hayal etseymişim de daha fazlasıyla karşılaşırmışım zaten:) İspanya'nın sizi de her halukarda beklentinizin üzerinde bir güzellikle karşılayacağına eminim bu yüzden.
Gelelim İspanya'nın başkentine ve bu güzelim şehirde yaşadıklarımıza:) Madrid'e vuruldum! İstanbul'a benzettim kalabalıklığını, canlılığını. Bu şehir resmen yaşıyor dedim kendi kendime...
Yol yorgunuyduk, bitik haldeydik, açtık ama meşhur Puerto Del Sol Meydanı'na geldiğimiz gibi oranın canlılığı bizi de dürttü:) Karnımızı doyurmak için çok yer bilmediğimiz zamanlarda başvurduğumuz, erasmusçunun kötü gün dostu Mc Donald's a girdik.
Bir de ne görelim bize "Arkadaşlar! Galiba siz de erasmus öğrencilerisiniz=)" diyen bir ikili. Sevinçle yanaştık tabi birbirimize:) Onlar da İspanya'ya gezmeye gelmişler. Böyle hoşbeş ederken bize "Burada 1 euroluk tavuk burgerler var. Çok uygun oluyor. Birkaç tane alıp yiyoruz biz de." de-mez-ler-mi!!! Bizim gözler parladı hemen tabi:) Malum İspanya ekonomik açıdan bize pek rahat nefes aldırmıyor. Böyle bir fırsat bulmuş olmak resmen sevinçten uçuruyor bizi. Boşuna dememişler Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur diye! Türk arkadaşlarımızı saygıyla selamlayıp hemen veriyoruz siparişleri:) 
"Five chicken burgers."
"For me six chicken burgers please."....=)=)
Bunları okurken içinizden geçen "yuuuhhh.." seslerine bir dur deyiniz lütfen!:) Biz o anda çok açtık ve hamburgerler de gayet küçüktü çünkü:)
Neyse karnımızı iyice doyurduktan sonra hostelimizin check-in saati geldiği için ayaklandık. Puerto Del Sol Caddesine, yani Madrid'in tam olarak merkezine gayet yakın olan hostelimizin kullanıma açık bir mutfağı (birbirinden enfes makarnalar yapmak için tarafımızdan bol bol kullanıldı!), televizyon ve internet odası var. Mutluyuz, huzurluyuz:):) Biraz kafaları dinledikten, marketten ihtiyaçlarımızı aldıktan sonra düşüyoruz Madrid sokaklarına. Öncelikle Madrid'in simgesi sayılan Puerto Del Sol Meydanı'nın tam ortasındaki ayıyla fotoğraflar çekiliyoruz:):) 
Meydan tam anlamıyla insan kaynıyor. Yürürken insanlara omuzlarınız değiyor sürekli, düşünün:) Sokak sanatçıları, piyango bileti kuyrukları, rengarenk ışıklar, her taraftan müzik sesleri, çoluk çocuk, insanlar...:) Burası gerçek mi ya diye durup düşündüm sık sık:)


Ben bu düşüncelerle boğuşurken Grand Via Caddesi'ne doğru yol aldık. Tarihi dokularla süslenmiş bu caddenin heybeti, canlılığı yetti zaten bizi bizden almaya. Sersemlemiş şekilde hostelimize dönüp bir güzel uykumuzu çektik:)



Ertesi sabah bir plan program olmadan serseri mayın gibi gezmek istedik Madrid'i, öyle de yaptık:) Palacio Real (Royal Palace), Monasterio de las Descalzas Reales(Monastery of the Descalzas Reales, Plaza de la Independencıa (Alcala Gate), Plaza de Espana... Gezdikçe geziyoruz... Hava güzel, şehir bir içim su... Değmeyin keyfimize...:) Yorucu ve bir o kadar da enfes bir gün daha bitiyor bizim için.Gecesi ayrııı, gündüzü ayrı güzel Madrid'de yataklarımıza atıyoruz sonunda kendimizi.
Bir sonraki gün ise yolumuz Retiro Park'a düşüyor. Evet! Yine capcanlı...Biz de canlı ve de heyecanlıyız çünküüüüü; kayık kiralıyoruz:) Nasıl keyifliymiş mis gibi havada kürek çekmek, test edip onaylıyoruz.
İşin özü dostlar... Böyle eğlendik, güldük, şaşırdık, hayranlığın doruklarına çıktık Madrid'de... En favori şehrimiz olma ünvanını kazandığı için Madrid'i alkışlıyor ve bir daha görmek için sabırsızlanıyoruz vesselam;)