3 Nisan 2012 Salı

MADRİD, MADRİD...=)

İnsanları, havası sıcak... Mimarisi "heh işte burası" dedirten cinsten... Kalabalık, canlı, yaşanılası, aşık olunası, dönüp dolaşıp yine gelinesi...Daha kaç güzel sıfat ekleyebilirim ki "Madrid" in önüne!
Benim için Türkiye, İstanbul vazgeçilmez bunu bilen bilir. Ben kolay kolay sırtımı dönemem ülkeme, biricik vatanıma. Bu sevgimden dolayı gördüğüm tüm Avrupa ülkelerine "Güzel ama Türkiyem kadar olamaz." dedim. Ta ki... İspanya'yı görene kadar:)
Ben erasmusa gitmeden önce gören, görmeyen, bilen, duyan herkes 'İspanya mükemmeldir' dedi. Nedense anlam veremedim, hayal edemedim. Hayal etseymişim de daha fazlasıyla karşılaşırmışım zaten:) İspanya'nın sizi de her halukarda beklentinizin üzerinde bir güzellikle karşılayacağına eminim bu yüzden.
Gelelim İspanya'nın başkentine ve bu güzelim şehirde yaşadıklarımıza:) Madrid'e vuruldum! İstanbul'a benzettim kalabalıklığını, canlılığını. Bu şehir resmen yaşıyor dedim kendi kendime...
Yol yorgunuyduk, bitik haldeydik, açtık ama meşhur Puerto Del Sol Meydanı'na geldiğimiz gibi oranın canlılığı bizi de dürttü:) Karnımızı doyurmak için çok yer bilmediğimiz zamanlarda başvurduğumuz, erasmusçunun kötü gün dostu Mc Donald's a girdik.
Bir de ne görelim bize "Arkadaşlar! Galiba siz de erasmus öğrencilerisiniz=)" diyen bir ikili. Sevinçle yanaştık tabi birbirimize:) Onlar da İspanya'ya gezmeye gelmişler. Böyle hoşbeş ederken bize "Burada 1 euroluk tavuk burgerler var. Çok uygun oluyor. Birkaç tane alıp yiyoruz biz de." de-mez-ler-mi!!! Bizim gözler parladı hemen tabi:) Malum İspanya ekonomik açıdan bize pek rahat nefes aldırmıyor. Böyle bir fırsat bulmuş olmak resmen sevinçten uçuruyor bizi. Boşuna dememişler Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur diye! Türk arkadaşlarımızı saygıyla selamlayıp hemen veriyoruz siparişleri:) 
"Five chicken burgers."
"For me six chicken burgers please."....=)=)
Bunları okurken içinizden geçen "yuuuhhh.." seslerine bir dur deyiniz lütfen!:) Biz o anda çok açtık ve hamburgerler de gayet küçüktü çünkü:)
Neyse karnımızı iyice doyurduktan sonra hostelimizin check-in saati geldiği için ayaklandık. Puerto Del Sol Caddesine, yani Madrid'in tam olarak merkezine gayet yakın olan hostelimizin kullanıma açık bir mutfağı (birbirinden enfes makarnalar yapmak için tarafımızdan bol bol kullanıldı!), televizyon ve internet odası var. Mutluyuz, huzurluyuz:):) Biraz kafaları dinledikten, marketten ihtiyaçlarımızı aldıktan sonra düşüyoruz Madrid sokaklarına. Öncelikle Madrid'in simgesi sayılan Puerto Del Sol Meydanı'nın tam ortasındaki ayıyla fotoğraflar çekiliyoruz:):) 
Meydan tam anlamıyla insan kaynıyor. Yürürken insanlara omuzlarınız değiyor sürekli, düşünün:) Sokak sanatçıları, piyango bileti kuyrukları, rengarenk ışıklar, her taraftan müzik sesleri, çoluk çocuk, insanlar...:) Burası gerçek mi ya diye durup düşündüm sık sık:)


Ben bu düşüncelerle boğuşurken Grand Via Caddesi'ne doğru yol aldık. Tarihi dokularla süslenmiş bu caddenin heybeti, canlılığı yetti zaten bizi bizden almaya. Sersemlemiş şekilde hostelimize dönüp bir güzel uykumuzu çektik:)



Ertesi sabah bir plan program olmadan serseri mayın gibi gezmek istedik Madrid'i, öyle de yaptık:) Palacio Real (Royal Palace), Monasterio de las Descalzas Reales(Monastery of the Descalzas Reales, Plaza de la Independencıa (Alcala Gate), Plaza de Espana... Gezdikçe geziyoruz... Hava güzel, şehir bir içim su... Değmeyin keyfimize...:) Yorucu ve bir o kadar da enfes bir gün daha bitiyor bizim için.Gecesi ayrııı, gündüzü ayrı güzel Madrid'de yataklarımıza atıyoruz sonunda kendimizi.
Bir sonraki gün ise yolumuz Retiro Park'a düşüyor. Evet! Yine capcanlı...Biz de canlı ve de heyecanlıyız çünküüüüü; kayık kiralıyoruz:) Nasıl keyifliymiş mis gibi havada kürek çekmek, test edip onaylıyoruz.
İşin özü dostlar... Böyle eğlendik, güldük, şaşırdık, hayranlığın doruklarına çıktık Madrid'de... En favori şehrimiz olma ünvanını kazandığı için Madrid'i alkışlıyor ve bir daha görmek için sabırsızlanıyoruz vesselam;)

Hiç yorum yok: