1 Eylül 2012 Cumartesi

SON MU BAHAR?...

Sizin de yaşamdan çaldığınız, sadece kendinize armağan ettiğiniz dakikalar var mı? Olsun!...

Başkalarını, yaşamın sırtınıza yüklediği ambargoları, keşkelerinizi, acabalarınızı düşünmeden yürüdünüz mü bir yol boyunca? Yürüyün!...

Sonbaharı sevdiniz mi siz de benim kadar? Nice anlamlar yüklü olduğunu düşündünüz mü hiç? Düşünün!...



Eylül geldi, çattı... Sonbahar nazikçe kapıyı çalmakta. Yakında akıl almaz bir sihir gibi yapraklar sararıp, kızıla çalıp düşecek dallarından... Dedim ya "nazikçe" gelip geçecek sonbahar. Ne sıcaktan çok bunaltacak ne de soğuktan donduracak...

Çıkın yürüyün. Metrelerce, saatlerce... Yerdeki yaprakların çıtırtıları gelsin sizinle, başka hiçbir şeyi taşımayın yanınızda. Sadece hayatın amacını, bu amaca yakınlığınızı sorgulayın. Her sonbahar yerdeki yapraklara bakarak kendime sorduğum soruları siz de kendinize sorun mesela: "Bu yıl yeterince çabaladım mı? Vakitsizce düşen bir yaprak olursam eğer... Hazır mıyım?"

En çok sevdiğim mevsim kapıda:) Siz de sonbaharı "anlamaya" ne dersiniz? 


Hiç yorum yok: