2 Kasım 2011 Çarşamba

VİYANA...

Bratislava'dan sevgiler...:)
Prag'a doğru hareket edecek olan otobüsümüzü beklerken birkaç satır yazayım dedim. Nasılsa zamanımız bol. Otobüsümüzün kalkış saati 12:00. Uykusuz, üşümüş, aç bilaç bir halde Viyana'dan çıktık ve geldik Bratislava'ya.
Peki Viyana'da neler yaptık? Saralım filmi başa...
Budapeşte'den sabah 9:30'da hareket eden otobüsümüzle Viyana'ya doğru hareket ettik. Otobüsten inince bir de ne görelim... Sanki portatif bir İstanbul'u çantamıza atmış da getirmişiz taa Avusturyalara:) Elini, kolunu sallasan çatır çatır Türk'e çarpıyorsun:) Etrafında yabancı dil konuşan olunca şaşırıp kalıyorsun yani o derece:p Tamam burada biraz mübalağa yaptım kabul ediyorum:):)
Sonuç olarak Viyana'da durum bundan ibaretti. Sağa sola sorup "at the very very right" taki hostelimizi de bulduk:):) On numara beş yıldız hostelimiz:D Temizliği, yatakların rahatlığı, banyosu, imkanları...kısacası her şeyiyle mest etti bizi Wombat's City Hostel. Hostelin güzelliği karşısında sevinç çığlıkları ata ata; üzerimizde ikinci bir yer çekimi kuvveti oluşturan sırt çantalarımızı fırlatıp attık. Elbette ki karnımız açtı:) Vurduk kendimiz caddeye. Hiç yorulmadan bulduk bir Türk lokantası. Biz dışarıda "girsek mi, girmesek mi..." diye kafa yorarken; "Ana!" dedim. Benim tonton, canımdan çok sevdiğim amcacığımın dünyadaki ikizini buldum:):) Gözler hafif doldu bende tabii. Sanki amcam yanıbaşımdaymış da; aynı zamanda çok da uzakmış gibi:s Ben  böyle damara bağlanmışken arkadaşlar yemeklere odaklanmıştı bile:) Amcamın ikizinin adı: Ali:) Sağolsun bize eşi ve çocuğuyla birlikte hizmette hiç kusur etmedi. Sanki o anda lokantalarında değil de; kendi evlerindeymişiz gibi hissettirdiler. Sıcacık, buharı üstünde tüten ekmekler; şu an yazarken bile ağzımdaki tükürük bezlerini harekete geçiren sulu sulu üzümler... He unutmadan bir de; her Türk vatandaşının, doğal olarak Ali Abi'nin de asli görevi sayılan, genç insanlara öğütler... "Gezin ama derslerinizi de ihmal etmeyin.":) İşte Ali Abimiz ve biz...


Karnımız tok, sırtımız pek olunca Viyana sokaklarında turlamaya başladık. Halloween nedeniyle hayaletler, cadılar ve bunun gibi birçok garip canlıyla aynı yollarda yürüdük, aynı metroya bindik, aynı havayı soluduk:):) Bu şekilde Prater Eğlence Parkı'na ulaştık. Öyle güzel eğlence aletleri vardı ki; sevinçten çıldırdım:) Sonunda Viyana'yı tepeden görmemize sebep olacak birinde karar kıldım, daha doğrusu kıldık:):)


O kadar yükseğe çıktık ki soğuktan nefesimiz kesildi:) Nefesimizin kesilmesinde tabi ki Viyana'nın yukarıdan ışıl ışıl görünüşü de etkiliydi:) Mükemmeldi...
Ertesi sabah hostelimizin enfes(!) kahvaltısıyla kendimize geldik. Yan masamızda bilin bakalım kimler vardı. Tabi ki Türkler:):) Hiç şaşırmadan biz kahvaltıya devam ettik. Sonra Furkan ve ben, yani iki Osmanlı aşığı bizim gruptan ayrıldık. Amacımız Osmanlı Sadrazamı Kara Mustafa Paşa'nın 2. Viyana Kuşatması esnasında ordusuyla birlikte konakladığı alanı Leopolsdberg'i görmekti. Burada ufak bir parantez açarak belirtmek isterim ki; Viyana'da yenilgiye uğramasına rağmen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa başarılı bir komutandır. Çoğu insan böyle düşünmez, doğru. Ama Mustafa Kemal Atatürk'ün bu konudaki görüşünü bildiren anekdot benim düşüncelerimi en doğru şekilde yansıtan cinsten:
Yıl 1933, Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Konservatuvarını gezmektedir. Bir sınıfa girer, ders tarihtir, konu da Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın 2. Viyana Kuşatmasında aldığı yenilgidir. Öğretmen Merzifonlu ile ilgili olumsuz sözler kullanmaktadır. Paşanın bozguna uğradığından ve Osmanlıların bundan sonra gerilemeye, toprak yitirmeye başladığından söz etmektedir. Mustafa Kemal, öğretmenin bu sözlerine sinirlenerek: “- Öğretmen Bey, Öğretmen Bey! 173.000 kişilik bir orduyu İstanbul’dan alıp Avrupa’nın göbeği olan Viyana önlerine götürmek her komutanın yapabileceği bir iş değildir. Bu büyük tarih olayını, o büyük adam gerçekleştirmiştir. Viyana’yı Padişah, Kanuni Sultan Süleyman kuşatabilmiştir. Merzifonlu onun derecesinde büyük bir adamdır. Siz nasıl olur da böyle bir başkomutanı kötülersiniz? Gençler! Merzifonlu değerli bir komutandır. Bunu böyle biliniz. Bu şekilde yenilenler, yenik sayılmazlar.” demiştir.
Leopoldsberg'e giderken ulaşım araçlarının dibine dibine vurduk:) Halloween olduğu için ulaşım araçları bedavaydı. Ulaşım demişken; Viyana Hükümeti ve halkı arasında öyle mükemmel bir güven durumu söz konusu ki; otobüs ve metro girişlerinde bilet kontrolü yapılmıyor. Günlük gazeteler yollarda çanta çanta asılmış ve isteyen parasını koyup gazetesini alıyor. Ne yalan söyleyeyim; bunları görünce özendim. Neden diye sordum kendi kendime. Ne farkımız var? Osmanlı'nın kalıntılarını görmeye giderken bunları düşündüm. Halktan birinin bahçesinden bir salkım üzüm alıp hak geçmesin diye bahçeye keseyle altın bırakan padişaha, komşusu açken tok yatmak olmaz zihniyetiyle, dükkanına gelen müşteriyi henüz siftah yapmamış komşu dükkana gönderen zihniyete ne oldu dedim sonra. Hak hukuk meselesi deyince akan sular dururdu hani? Hani Allah korkusu olan, hakka girmemek için mayın tarlasındaymış misali ilerlerdi hayatı boyunca? Öyle işte... Düşündüm. Ne değişti bizde millet olarak dedim. Bunları düşünürken de öyle enfes yollardan geçtim ki... Yaşlanmış, can yitirmiş sarı yaprakların düşüşünü, rüzgarda savruluşunu izledim yol boyunca. Ama ne yazık ki amacımıza ulaşana kadar ilerleyemedik.:( Havanın sisli ve buz gibi oluşu, otobüsün bizi almadan yanımızdan transit geçişi, karşılaştığımız Türk(!) otobüs şoförünün " Geri dönün " tavsiyesi üzerine boynumuz bükük geri döndük:( Grubun geri kalanına katılıp Viyana'yı gezmeye devam ettik.






Kızlarla yemekten sonra Apfel Struddel tatlısını denedik. Girdiğimiz tatlıcının adı yanda da görüldüğü gibi " Zanoni & Zanoni " idi. Apfel Struddel in tadına ne çok bayıldık, ne de nefret ettik diyeyim; siz anlayın:) Elbette farklı bir tat olarak denemenizi tavsiye ederim:)

Gelelim Viyana'nın mimari yapılarına. Gece boyunca heybetli, ışıl ışıl, tarihi binaları gezip durduk. Şaşırdık, hayran kaldık... Viyana'ya tam puan verdik:):)











Birazdan da Prag'a hareket edeceğiz. Bekleyelim ve görelim bakalım Prag bizim gibi sevimli misafirlerini nasıl ağırlayacak:) Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: