Yağmurlu bir Eylül gününden (bayılırım!) size seslenmekteyim:) Malum, düşünce baloncuklarımı büyüttükçe büyüttüğüm günler geçirmekteyim... Okudukça öğrendiğim, öğrendikçe şaşırdığım, şaşırdıkça eğlendiğim bir evre:) Hayat gailesiyle birlikte yürüttüğüm faaliyetlerden bu kadar haz almazdım emin olun. Bol vakit varken bunları yapmak daha bir keyifliymiş:)
Elbette bu keyfi sizinle de paylaşmaktır amacım:)
Hint felsefesinin dört kuralından bahsedeceğim bugün size:) O kadar hoşuma gitti ve o kadar doğru geldi ki bu yazılanlar... Hepsini eksiksiz bir şekilde hayata geçirirsek...
"Yaasslııı gittim, şen geldim;
Aç kooooynunuu ben geldim!" diye diye mutluluğa yârenlik ederiz, söylemedi demeyin:):)
Bakın kurallar şöyle:
KURAL 1: "Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun
anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza
çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere
götürürler ya da bize bir şey öğretirler.
KURAL 2: "Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç
bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi.
Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. 'Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur.
Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır,
dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz
bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay,
mükemmeldir."
KURAL 3: " İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru
anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına
hazırsak, o da başlamaya hazırdır.
KURAL 4: "Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda
bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden
serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir."
Yazması, okuması, 'aa ne kadar doğru' deyip kafa sallaması kolay değil mi:)
Hadi bir de içimize sindire sindire yaşayalım şunları, ne dersiniz?:)