15 Ocak 2012 Pazar

O BİİRRR SANAT YUVASI... "FLORANSA"

Floransa… Sanat beşiği, Rönesans’ın yuvası…
Altımızda kiraladığımız arabamız ve navigasyondan bize eşlik eden “Özgür” arkadaşımızla öyle bir havayla Floransa yoluna koyulmuşuz ki sormayın gitsin. İşte Sixt şirketinden kiraladığımız, hemencecik bizimmişçesine sahiplendiğimiz arabamız…=) 


Yolculuk esnasında hiçbir zorluk çekmedik. Güle oynaya arşınladık İtalya yollarını. Karınlar acıkınca Bologna şehrine, yine navigasyon kankamız Özgür aracılığıyla giriş yaptık. İtalya’dır, pizza cennetidir, her pizza yenir dedik ama nerdeeee…. Bologna’da yediğimiz pizza (bir nevi kaşarlı tost!) erasmus grubumuzun pizza sevgisine acımasız bir darbe indirdi. Yine de “Aç erasmus öğrencisi umduğunu değil, bulduğunu yer.” dedik, yedik=)
Hostelimize (The Queen’s) vardığımızda saat yaklaşık 23:00’ü gösteriyordu ve yağmur başlamıştı. Ama bizi hiçbir şey durduramaz, ayrıca arabamız da var dedik, doluştuk Renault’umuza . Buram buram sanat ve tarih kokan Floransa’yla tanıştık. Memnun olduk mu, evet çok… Hafif yağmur altında ne mükemmel bir tat bıraktı Floransa ağzımızda bir bilseniz… Özellikle ben, mest oldum.
Hiçbir şehirde bu denli sanatla burun buruna gelmedim, emin olun. Tam anlamıyla Rönesans’ın beşiği bu kent. Bir dönem İtalya’ya başkentlik yapmış, şimdi ise Toscana bölgesinin başkenti konumunda. Floransa’nın bu denli sanat yuvası olmasının en büyük sebebi; iki yüz yıl boyunca bu topraklarda yaşayan Medici ailesi diyebiliriz. Onların sayesinde Rönesans’ın anavatanı Floransa ortaya çıkmış. E bize de bambaşka bir havası olan bu şehri gezmek kalmış=)
Size de en can alıcı noktalarından bahsedeyim; belki yolunuz bir gün Floransa’ya düşer, düşsün!…=)
Öncelikle Santa Maria del Fiore Katedrali=) Dünyanın dördüncü büyük katedrali ünvanını korumakta olan bu katedralin tam 384 basamağı var. Biz basamaklarını çıkamadık ama heybetini görmek bile yetti.



Ve Piazza della Signoria… Heykellerle dolu bir meydan. Sanki açık hava müzesi. Biz bu meydanı gece ışıklarıyla, bir de hafif çiseleyen yağmurla arşınladık; sanki daha büyülü oldu.


Ardından Ponte Vecchio… Üzerinde renkli sıvalı evlerin bulunduğu, eşi benzeri olmayan tarihi köprü. Floransa’nın her yeri ayrı güzel ama Arno Nehri üzerinde gölgesini bırakan bu köprüyü görünce; “İşte bu!” dedim. Belki hiç adil olmayan bir değerlendirme ama bence Floransa’yı Floransa yapan Ponte Vecchio…=) 


Elbette ki Floransa bundan ibaret değil. Şehri tepeden görebileceğiniz Piazza Michelangelo Tepesi,Michelangelo’nun David’inin orjinalini görebileceğiniz Accademia Müzesi ve sanat aşıkları için en doğru mekan Uffizi Müzesi…
Kısacası; "Ben her zaman tek tip turistik mekanları görmekten sıkıldım, gideyim ve bambaşka bir hava soluyayım" diyorsanız Floransa sizin için biçilmiş kaftan... Gidilesi, görülesi bir yer...

Hiç yorum yok: